7 Temmuz 2016

Bir Zamanlar Sinema öneriyor - #49 Lifeforce


70’li yılların ilk yarısında çektiği The Texas Chainsaw Massacare ile korku sineması için önemli bir isim haline gelen Tobe Hooper’ın 1985’te imza attığı bilimkurgu\korku melezi Lifeforce, bugün tamamen unutulmuş bir film. Colin Wilson’ın 1976’da yayımlanan The Space Vampires adlı romanından uyarlanan Lifeforce, melez film düşüncesinin en cüretkar örneklerinden biri.. Halley adlı bir kuyruklu yıldızı araştırmak üzere görevlendirilen bir uzay gemisi ve mürettebatının, araştırma sırasında devasa boyutlarda, organik bir uzay aracının içinde birisi kadın ikisi erkek üç çıplak insan formu bulup gemilerine taşımalarıyla açılan hikayemiz, sürprizlerle dolu bir kabus biçiminde dünyamıza taşınacaktır.

Yolları sürekli kesişen bilimkurgu ve korku sineması, bunu çoğunlukla çeşitli yaratıklar aracılığıyla yapmakta. Frankenstein’in canavarından, The Fly’a, The Thing’e kadar pek çok örneği var. Şüphesiz ki, Alien’ın yaratık filmini uzaya taşıması ve büyük başarı yakalaması 80’li yıllarda bu alanda yeni arayışlara girilmesini de sağladı. Efekt teknolojisinin geldiği noktadan da güç alınarak Lifeforce hayata geçirildi. Özellikle açılış kısmıyla Alien etkisini hemen açık eden Lifeforce, yönünü dünyaya çevirerek, Alien’dan hızlıca uzaklaşıyor. Uzayda keşif görevine çıkan bir grup astronot hikayesinden, insan formlu uzaylı fikrini kullanıp, buradan korku sinemasının alt türleri vampir ve zombileri devreye sokan ve bütününden bir felaket öyküsü çıkarmayı deneyen kalburüstü bir tür kırması Lifeforce. Filmin tadını kaçırmadan biraz daha açmak gerekirse; nesli tükenmekte olan uzaylı yaratıkların hayatta kalan son üçünün insanların yaşam enerjisini emerek varlıklarını sürdürmeye çalışmaları hikayenin özü. Bu yaşam enerjisini emme işlemi, bir vampir tarafından kanı emilen insanın da bir süre sonra vampire dönüşmesi gibi bir etki bırakıyor. Uzaylı Vampirler tanımı buradan geliyor, doğru olmakla birlikte bizi zombi filmlerindeki gibi hızlıca yayılan ve insanlığı yok etmekle tehdit eden bir tür salgına ulaştırıyor. Zombiliğin ve vampirizmin, minimal bir uzaylı istilası filminde birlikte kullanılıyor oluşu ve uygulamasında bir sorun olmaması, bu cesur girişimin başarıya ulaşmasını sağlıyor.

Filmde insanoğlunun bilinmeze olan merakının yol açtığı kaos, ölümden sonra hayat olup olmadığı sorusuyla da ilişkilendirilerek, ruh-beden ikililiğinin fantastik bir biçimde görselleştirilmesine tanık oluyoruz. Elbette hepsi heyecan katsayısının giderek arttığı bilimkurgusal bir fantezi yaratma amacına hizmet ediyor. İşin felsefi veya varoluşsal yönü bir tür sos olmaktan öteye geçemiyor. Performansların genel olarak vasat olduğu Lifeforce; başarılı efekt çalışması, temposu ve yönetmen Hooper’ın vizyonuyla ayakta duran bir film. Yazıda bahsi geçen mevzular ilginizi çekiyorsa Lifeforce, sizin için ilginç bir keşif olacaktır.